'Sarayın bize dayattığı şemaya mahkum değiliz'

Eş Genel Başkan Yüksekdağ: -"Bizler sarayın modeli ve bize çizdiği, dayattığı şemaya mahkum değiliz. Sarayın da bir model teklifi var elbetteki, saraydakinin de bir model teklifi var. Egemen anlayışın bütün Türkiye ve bölge halkları için önerdiği model, despotizme dayalı bir tek adam ve tek parti rejimidir"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Ocak 2016 14:43, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Sarayın bize dayattığı şemaya mahkum değiliz'

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Türkiye halklarına dayatılan yönetim biçimi bir yazgı değildir, kader değildir. Bizler değişimin gücüne inananlar olarak Türkiye'nin ve Türkiye halklarının bu despotik rejime bir tutsak haline getirilmemesi için mücadele ediyoruz" dedi.

HDP 2. Olağan Kongresi'nde verilen önergeyle "divan eş başkanlığına" Onur Hamzaoğlu ile Leyla Güven seçildi.

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, kongrede yaptığı konuşmada, partisinin 2014 yılında yapılan olağanüstü kongresinden bu yana Türkiye'de çok şeyin değiştiğini, kısa süreye çok büyük başarılar ve üzüntülerin sığdığını belirtti.

Yüksekdağ, şöyle konuştu:

"Bizler değişime inandık. Türkiye'de yıllar boyunca, yüzyıllar boyunca oluşturulan çizginin bir yazgı olmadığını, bir kader olmadığını anlattık. Türkiye halklarına dayatılan yönetim biçimi bir yazgı değildir, kader değildir. Bizler değişimin gücüne inananlar olarak Türkiye'nin ve Türkiye halklarının bu despotik rejime bir tutsak haline getirilmemesi için mücadele ediyoruz.

Türkiye siyasetini adeta bir hapishaneye dönüştürdüler yıllar boyunca. Farklı sesin duyulmadığı, yüzyıl boyunca oluşturulmuş egemen devlet zihniyetinin, statükosunun yeniden yeniden üretildiği, yamalı yırtıklarının dikilip yeniden tedavüle sokulduğu bir siyasi anlayışı ve tekçiliği dayattılar. Bu hapishanenin, duvarların, parmaklıkların dışında söz söyleyene, bu statükoyu değiştirmek isteyenlere düşmanlık hukukunu esas alarak tavır ve davranış sergilediler."

HDP olarak Türkiye siyasetinin etrafındaki bu parmaklıkları kırdıklarını ve siyasi alanın bir hapishane haline getirilmesine karşı çıktıklarını belirten Yüksekdağ, siyasetteki demokrasi ve özgürleşme enerjisini açığa çıkardıklarını, 7 Haziran'da da bunu gösterdiklerini ifade etti.

Yüksekdağ, "Bu proje bütün yıkım saldırılarına, bütün tasfiye çabalarına inat yaşadı, yaşayacak. Kazandı, kazanacak. Bizler HDP projesinin yaşatılması ve kazanması sorumluluğunu, görevini her şeyden önce bu büyük ve tarihsel mücadelede şehit düşen, aramızdan ayrılan canlarımıza borçluyuz. Bizlere umut besleyen, umudu büyütme, özlemlerine ulaşma heyecanıyla bizlere yönelen Türkiye halklarına borçluyuz. Artık bizler için HDP projesinin yeni ve daha büyük başarılar elde etmesi bir boyun borcudur, tarihsel bir sorumluluk ve zorunluluktur" dedi.

Ülkeyi yıkıcı bir siyasi rejimin yönettiğini savunan Yüksekdağ, "Bütün enerjilerini başkanlık modeli adı altında despotizmi yeniden inşa etmeye vakfetmiş durumdalar" ifadesini kullandı.

Figen Yüksekdağ, şöyle devam etti:

"Barış istemek suç, barış istediğini söyleyen akademisyenler suçlu, çocuklar ölmesin diyen kadınlar terörist, bu siyasi iktidarın gözünde geleceğini isteyen gençler imha edilmesi gereken, ortadan kaldırılması gereken varlıklardır. Bu siyasi iktidarın nezdinde söz söylemek, konuşmak adeta zül sayılıyor. Bütün diyalog kanallarının kapatıldığı, konuşma, söz ve diyaloğun zemini, merkezi olan parlamentonun işlevsiz hale getirildiği, bir saray vesayeti ve tahakkümü altına alındığı bir siyasal rejimden bahsediyoruz."

Türkiye toplumunun önünü açacak yeni bir rejimin yoluna baktıklarına işaret eden Yüksekdağ, şunları kaydetti:

"Türkiye'de bir demokratik cumhuriyet anlayışına dayanan yeni demokratik bir modelin kurulması ve inşa edilmesi, savaşa, ölüme, kana ve istikrarsızlığa boğulmuş bütün Ortadoğu ve Mezopotamya toprakları üzerinde en demokratik ve güzel model olacaktır.

Bizler sarayın modeli ve bize çizdiği, dayattığı şemaya mahkum değiliz. Sarayın da bir model teklifi var elbetteki, saraydakinin de bir model teklifi var. Egemen anlayışın bütün Türkiye ve bölge halkları için önerdiği model; despotizme dayalı bir tek adam ve tek parti rejimdir. Parlamenter sistemin tasfiye edildiği, en asgari demokratik kriterlerin dahi mumla arandığı, bir modeli ve rejimi dayatıyorlar bütün Türkiye toplumuna ama bizler Türkiye'nin nasıl bir politik coğrafyada yer aldığının çok iyi ve net bir şekilde farkındayız. Türkiye'de inşa edilecek bir diktatörlük, bütün Ortadoğu'da ve bölgede kaosun, despotizmin ve savaşın derinleşmesi anlamına gelir. Bütün Türkiye halklarının bu savaşın parçası haline getirilmesi anlamına gelir ama Türkiye'de inşa edilecek bir demokratik cumhuriyet ve demokratik ulus modeli bütün bir bölgede ve Türkiye'de yeni bir yaşamın, insanlıktan yana yeni bir kapının açılması anlamına, başlaması anlamına gelir."

Kongreyi yeni bir başlangıç için topladıklarını belirten Yüksekdağ, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın tecrit altında olduğunu ve bugünkü kongreye mesaj göndermediğini belirterek, 2014 yılındaki kongre mesajını okudu.

Kongreye, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ve bazı siyasi parti temsilcileri, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) eski Parlamento Başkanı Yusuf Muhammet ve çok sayıda yabancı misyon temsilcisi katıldı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber